Düşünelim biraz. Yıl seksenlerde doksanlarda. Orta yerindeyiz yılların ve zengin ile fakirin tam ayrıştığı yıllar. Parası olanlar kalite giymekte evinde tüyleri on cm halı. Vitrinde kristal takımı, ısınma elektrikli petekli soba. Okul çantası her yıl yeni. Elbisesi ütülü. Beslenmesi her öğünde et var birkaç parça. Ve etin kemikli tarafı mutlaka bir iki öğünde masaya gelmekte, cebinde harçlığı fazla. Pastane de üç poğaça iki vişne alım gücü var. Çantasında kalemi silgisi kokulu.
Ayakkabısı her yıl bazen her dönem yenilenmekte. Zengin olmak farklı yaşamak ve en önemlisi şehirde durmak. Yazları ve hafta sonları belki köye yaylaya gidilir. Giderken en güzel eşyalar ve güzel oyuncaklar yanında olur. Çünkü köyde tatil arkadaşının oyuncağı bilyeli tahta arabasından başka değildir.
Ve babalar anneler hep işte çalışmakta daha çok para kazanmak için. Mesai saati tam gün ve işinin en iyisi olma gayreti, sohbetlerin her anına yansımakta. Kimi torpille en başarmış gibi bir çoğu başarmak için nefesi ile yarış eder gibi.
Huzur varlıkta görünürken. Huzursuzluk yoklukta yer etmiş gibi. Oysa huzur gönülden yapılan her sohbette ve paylaşılan her anda varlığını tebessüm ve kahkahada göstermekte. İman her gönülde müzminleşmiş. İster ayyaş ister sağduyulu olsun her gönül hürmet etmekte. Sevgi, saygı ve Allah’ın uyarısına. Bir kısım ise; İnanmasa, benimsemese de yaşam alanına sokmadığı dış görünüm takıntısının dışında herkes düşüncesini saklı tutmakta.
Birileri geçim derdi varlık derdine düşerken birileri hazır bulduğu koltuğa oturmuş. Her noktada çıkarı ve aklına gelen keyfiyeti topluma sunmakta.
Durumun farkına varan toplum ise yavaş yavaş ayağa kalkmanın ve her noktada var olmanın hesabını yapma gayretinde. Bu prestij savaşı esnasında bir hayli zaman geçer ve oluşan belirsizlikte doğan nesiller günün gençleri olmuş kimse farkında değil.
Evinde ve sokakta yaşanan karmaşada sevgi, saygı ve iman eksikliğini nereden tamamladığı belirsiz yada kimi dirayetli ailesinden alırken kimi de yokların verdiği arayış girdabında “medeniyet” diye sunulan yobazlığı ve yok olma yolunu. Benliğini unutma tuzağına düşerek kaybedişin getirdiği sonuçlara bir üst kuşaklar sızlanarak esefle bakmakta seyretmekte.
Biz ne zaman dedik, babalarımız ne zaman dedi ki “ben çektim evladım çekmeyecek” işte o gün kanla kazandığımız memleketi kaybettik. Şimdi serzenişlerimiz yetersiz ve etkisiz.
Tarla kazılacak işlenecek ise mutlaka çocuklarda o üretimin içinde olurdu. Şimdi ise baba veya anne her ikisi çırpınırken. Beyler ve hanımefendiler kazanca bir katkıda bulunmadan dibine kadar harcama egosunu tatmin etme peşinde.
Ve gün gelir bir Pazar doğar izin diye o güne de herkes ortak ve en önde kendi planında yürüme-yürütme çabasında.
Yine çalışan dinlenmeden iş başında. İşte çalışan yok varsa da. Bazı mecburiyetten gelmiş bu kuşak ve abla, dayı mesai var mı? İzin var mı? Maaş yüksek mi? Gibi bin bir istek sıralar. Var dersin işe başlar üç gün sonra artık olmuyor evde oturmak gibi değil bu iş ne yapmalı? Zekice bir hareketle patron sen şimdi kazanıyorsun bizde sana çalışıyoruz bizi şöyle tatile yollasan. Yada yanımıza gelmesen de rahat olsak. Gibi bir çok çeşit teklif. O hakkı bu hakkı sendromu ayrı.
Derken üretim çarkı gıygıy eder. Üretici olmuş amele devlet; hasta, yaşlı ve sakatı bakma yükümlülüğünde. Herkes ekonomist, siyasetçi, yorumcu ve bilirim fabrikası olmuş.
Ekonomi zayıf, aç kaldık, taksit var, zor durumdayız gibi karamsar lakırdılar. Havada uçuyor. Bazı yanlı yıkıcı önderlerinde ekmeğine yağ-bal olmakta. Az daha eksantrik kelimeler ile ver gazı yanmasın derken. Her köşe başında sosyal mesafeli mesafesiz devlet batırılıp yıkılmakta da. Onca devlet kuran milletin torunu olarak da bir yenisini kurma kelamını dahi unutmuş.
İşte medeniyet işte modernlik herkes rahat arar. Çocuklar baba ve anneleri çalıştırıp beleş geçindiği yerde kim çalışır bizim değirmende.
Müslümanın rahatlığı mezarda olur. Dinlenmesi mezarda olmalı ki dünyaya hükmetsin. Yatarak dinlenilmez yalnızca ahmaklaşılır…..
Yorum yazarak Günebakış Trabzon Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günebakış Trabzon Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günebakış Trabzon Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günebakış Trabzon Haber değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Günebakış Trabzon Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günebakış Trabzon Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günebakış Trabzon Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günebakış Trabzon Haber değil haberi geçen ajanstır.