Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de en büyük sorun hayat pahalılığı olarak görülüyor. İki yıllık pandemi sürecinde üretimin durması doğal olarak üretim azlığını doğurdu. Pandemi başlangıcında, üretimler aksamış olsa bile stoklar önemli bir süre ihtiyaçların karşılanmasına imkan verdi. Kontrollü normalleşme döneminde başlayan kısmi üretim çabaları sorunun derinleşmesini engelledi. Fakat yine de normal zamana göre bir üretim darlığı oluştu. Özellikle iller, ülkeler ve kıtalar arasında ki taşımacılık faaliyetlerinin aksaması lojistik firmalarında büyük sorunlara yol açtı. Akabinde lojistik ile ilgili sorunlar ortaya çıktı.
Üretim ve lojistik sorunları küresel düzeyde ortaya çıksa da ekonomisi nispeten zayıf ülkeler bu durumdan daha fazla etkileniyordu. Gelişmiş ülkeler yaygın ulaşım ağları ve ekonomik güçleriyle dünyanın farklı bölgelerindeki üretimleri kendi ülkelerine kolayca yönlendirerek kendi sorunlarını çözüm aşamasındaydılar. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle, batılı ülkeler açısından gelişen bu çözüm yaklaşımları da yarım kaldı.
Rusya’nın doğal gaz kartı, batılı ülkeleri tahmin edilemez bir şekilde enerji darboğazına soktu. Doğalgaz seçeneğinin askıya alınması, petrole bağımlılığı artırdı ve petrol fiyatlarındaki artışı tetikledi. Enerji fiyatlarındaki artış kaçınılmaz olarak her üründe fiyat artışına neden olmaya devam ediyor. ABD Merkez Bankası dolara olan güveni korumak ve enflasyon artışını frenlemek için, klasik yöntem olan, faiz artırımına gitti.
Dünyadaki bu genel durum ülkemizde de nerdeyse haftada birkaç kez akaryakıt fiyatlarına zam olarak yansıdı. Fakat ülkemiz sadece küresel sorunlardan değil kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan sorunlardan da enflasyon artışı yaşamaktadır. Üretim ekonomisine geçebilmek için yapılan faiz indirimleri, döviz ve altın fiyatlarının hızlı artışını doğurdu. %20’lerde olan enflasyonu kısa sürede %50 civarına çıktı. Kapı komşularımızdaki savaş, savaşa bağlı ortaya çıkan enerji sorunları bizdeki enflasyona tuz-biber ekerek enflasyonun kabarmasının devamını sağlıyor.
Bizde enflasyonu tetikleyen diğer bir unsur beklenti enflasyonudur. TL’ye olan güvenin azalması mevduat sahiplerini tasarruf aracı olarak, dövize endeksli TL hesaplarına, döviz ve altına yönlendirdi. Altının onsunun dünya piyasasında artış göstermemesine rağmen yurtiçinde altın fiyatlarının artışı bu nedenle yaşanıyor. Enerji fiyatları, döviz ve altındaki artışlar bütün toplumda fiyat artışı beklentisini güçlendiriyor.
Her vatandaş bugün aldığı bir ürünü yarın daha pahalıya alacağını düşündüğü için o üründen gücü yettiğince daha fazla alma ihtiyacı duyuyor. Satıcılar bugün aldıkları bir ürünün satışından sonra tekrar o ürünü aynı fiyata alamayacaklarını düşündüklerinden ürünleri fiyatlarken olabilecek en üst fiyatı tercih ediyorlar. Ta ki bir sonraki alışta elindeki sermayeyi koruyabilsinler. Bu arada her satıcı kendi artışını yaparken diğer satıcıların benzer davranabileceği konusunda net değil, böylece diğer satıcılardan daha iyi duruma geçeceğini de farz edebiliyor. Fakat çoğu satıcı benzer şekilde davrandığı için, fiyatlarda maliyet gerekçesi olmayan bir fiyat artışı ortaya çıkıyor ki, buna beklenti enflasyonu deniyor.
Bu sarmal, ürünlerin, başlangıçta, maliyet artışlarından daha yüksek fiyatlanmasına neden olurken, bir sonraki dönemde fiyatlardaki bu genel artış maliyete dönüşüyor. Böylece beklenti enflasyonu bizi beklenen enflasyona hızlı bir şekilde ulaştırıyor. Her beklenen enflasyonun kısa sürede yakalanması, gelecek enflasyon beklentilerini tetikleyerek enflasyon rakamlarının daha da artmasını sonuç veriyor.
Enflasyonla mücadelenin temelini üretimi artırmak oluşturur. Beklenti enflasyonu ise piyasa ve toplumsal güvenle azalır. Hızlı bir şekilde yükselen enflasyon toplumu ve üretimi bitkisel hayata sokmadığı sürece hızlı bir şekilde düşürülmesi de mümkündür. Piyasa mekanizmasına formal uygulamalardan daha çok piyasa diliyle yapılacak müdahaleler daha etkili olacaktır.
Faizin bir yatırım aracı olmaktan çıkartılması bir kazanımdır, fakat piyasanın enflasyonu ve beklentilerini kıracak garip çekicilere ihtiyaç vardır.
Yorum yazarak Günebakış Trabzon Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günebakış Trabzon Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günebakış Trabzon Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günebakış Trabzon Haber değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Günebakış Trabzon Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günebakış Trabzon Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günebakış Trabzon Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günebakış Trabzon Haber değil haberi geçen ajanstır.