Farkındasınızdır herhalde daha bir, iki ay öncesine kadar bu ülkede ekonomik krizin varlığı kabul edilmiyordu. Şimdi ise ekonomik reformlardan söz ediliyor ve gerekirse acı reçete uygulanacağı söyleniyor. Bu duruma gelen ülkelerin geri kalmış ülkeler olduğu gerçeğini hepimiz biliyoruz da ikide bir bu ikilemde neyin nesi.
Sermaye girişlerinin durduğu dönemlerde büyüme ve istihdama yönelik politikalar eninde sonunda ödemeler dengesi ve kur sorunu yaratır. İthal etmek zorunda olduğumuz için enflasyon azıyor istikrar bozuluyor. Biz bu konularda çok direndik ve çokça da bocaladık.
Biz yabancı sermayenin girişini yeniden sağlamak zorundayız. Bunun için kurun ve enflasyonun kontrol altına alınması gerekir. Bu sebeple kur krizi giderek borç krizine dönüyor. Şunu ısrarla söylemeliyiz ki, ekonomi yönetiminde uygulanan politikalar yeterli olmadı. Beceriksizlik diz boyu.
Bizim istikrar politikaları diye sarıldığımız organizasyonların, yol haritalarının ve beyin fırtınalarının laf ‘tan öteye gitmediğine şahit olduk. Ayrıca ülkede yaşanan kutuplaşmalar ve üst üste gelen doğal afetler ile hastalıklar bizi dibe indirdi, fena vurdu. Toplumda büyük bir korku oluştu. Kitlelerin yaşam düzeyi düştü. İnsanlarda güvensizlik çoğaldı ve umutsuzluklar baş göstermeye başladı. Hal böyle olunca ayaktaymış gibi görünsekte fena halde topalladığımızı herkes görüyor. Bu durum bize yakışmıyor ama olan biten ortada.