Öğretmen adayı oğlumun İstanbul’dan askerlik arkadaşı ailesiyle birlikte bize gelmiş. Çok mutlu olduk, onlarla birlikte doğa güzelliklerine nazır terasımızda sohbet ediyoruz. Şırnak’ta oğlum askeriyenin internet kafesini çalıştırıyor, arkadaşı da şoförlük yapıyordu. Anılarını öyle akıcı ve doyurucu anlatıyorlar ki, biz de adeta olayları yaşıyorduk.
Ama yarınki sınav da aklımızdan gitmiyor; bizi hep mıncıklıyordu. Öyle ya 15 gün önceki sınav istenilen düzeyde değildi. Coğrafyadan, tarihten, güncel hayattan gerekli gereksiz her şey sorulmuştu. Şimdi alandan gelecek soruları güzel performansla çözmeliydi ki ortak puan yüksek gelsin. Uğur, duyarlı bir delikanlıydı; “Ümit,” dedi, “sen artık git, sınava dinlenmiş girmelisin.” Gizem Hanım, “Ben bilirim sınav hâlini, Ümit abi Allah sana yardım etsin!” diyerek abisinin sözünü tamamladı. Tarika Hanım da başıyla çocuklarını onaylamayı ihmal etmedi. Fikriye Hanım, “Bir de mülâkat var; çocukların canı çıkıyor” diyerek asıl derdi dillendirdi. 40 yıla yakın bir eğitimci olarak ben ne demeliydim, kestiremedim. Mülâkat yapılmamalı yok eğer yapılacaksa jüri, adayların yazılı sınav puanlarını görmeden onları değerlendirsin, deyiverdim.
İlk defa bir askerlik arkadaşı, ailesiyle bize geliyordu. Bu aile, bizim için kutsaldı; onları rahat ettirmek bu kadirşinaslığın gereğiydi. Konuyu değiştirmek istedim, tam bu arada uzaktan müzik sesleri gelmeye başladı. Kız isteme, kına yakma ve düğünün daha başka yanları hanımlar arasında tek konu olmuştu artık…
Sabah erkenden kalkıp yola çıktık, iki kaderzedeyi daha aldık, sınav yerine vardık. Çocuklar çıkmış soruları gözden geçiriyorlardı.Üçü de birbirinin rakibiydi ama sanki bunu sadece ben biliyordum;birbirlerine hatırlatmalarda bulunuyorlardı…
Girelim, dediler, yarım saat kala. 10.00’da kapı kapandı, Allah’tan geç kalan kimse olmadı. Başka yerlerde olmuş. Valla kapıyı 10.30’da da kapatsan yine geç kalan olacak. Derim ki geç kalanlar sınıfı olmalı, sınavdakilerin dikkatini dağıtmamaları için ayrı sınıfa alınmalı, ancak ek süre verilmemeli; bu ceza onlara yeter. Bu arada bir soru sorayım müsadenizle: Siz hiç toplantıya geç gelen bir müdürün, bir belediye başkanının ya da bir milletvekilin kapıdan döndürüldüğüne tanık oldunuz mu?...
Sınavların yoğunlaşmasından mı, sorun çözmekten uzaklaştığından mı bilemem artık bahçede velilerin Kur’an okuduğuna pek rastlayamadım. Bırakacak yer olmadığından arabanın anahtarını almış bekliyordum. Camiye yöneldim, tefsirlere bakmak için, heyhat kapı kapalıydı. İlerdeki kütüphaneye doğru yürüdüm, yazık ki orası da kapalıydı. Spor iyidir attım birkaç tur; Kayhan Kuzeyli hocam duysun!
11.25’te kapı açıldı, yoğun bir şekilde çıkmaya başladılar; belli ki zordu, süre kimseye yetmemişti. “ neydi o paragraflar öyle, hocanın çıkar dediği birçok şey çıkmadı.” serzenişleri ortaktı.“Baba dedi oğlum, hemen gidelim Uğur bekliyordur; hiçbir yere uğramadan eve geldik. Uğurgiller, bizimkilerden daha çok heyecanlıydılar …