Avni Aker Trabzonspor’un doğuşuydu, bitişi böyle olmamalıydı

Trabzonspor’a genç takımdan gelerek şampiyonluklar yaşayan Şenol Ustaömer, futbol hayatında Avni Aker’i en unutulmaz yere koydu.

ŞENOL USTAÖMER KİMDİR?

Şenol Ustaömer, 3’ü erkek, 6’sı kız 9 çocuklu bir ailenin 7. çocuğu olarak Trabzon’da dünyaya geldi. İlk, orta ve liseyi Arsin ilçesinde okudu. Lise yıllarında okul takımında oynarken henüz 16 yaşında hocasının lisansını çıkarmasıyla kendisini bir anda amatör ligde oynayan Arsinspor’da futbol oynarken buldu.

Arsinspor’un o sezon şampiyon olması ile 1. Amatör Küme’ye çıkması kısa bir zaman diliminde oldu sanki. Arsinspor’da oynarken Özkan Sümer’in izlediği Şenol Ustaömer o sezon sonu Trabzonspor Genç Takımı’na gitti. İki sene de orada oynayan Şenol Ustaömer, 1980 sezonunda, Genç Takım’dan A Takım’a hoca olarak giden Özkan Sümer’le birlikte A Takım’a transfer oldu. Ve İlk senesinde (1980) Trabzonspor’da oynadığı yıl şampiyonluk yaşadı. Trabzonspor’da 1980-1981 ve 1983-1984 şampiyonlukları olmak üzere iki şampiyonluk yaşadı.

Trabzonspor’un Şenollarından birisi… Bir başka deyimle taraftarın o dönem “Küçük Şenol” olarak tanıdığı Şenol… Trabzon’un bağrından çıkmış, Trabzon’un deyim yerindeyse öz evlatlarından birisi de Şenol Ustaömer’di. Arsin’de başlayan futbol hayatı özellikle Özkan Sümer’in izlediği Şenol Ustaömer’in amatörden Trabzonspor A Takımı’na uzanan öyküsü sanki bir çırpıda oluvermiş gibi gözükse de…

O çalışkanlığı ve mütevazı kişiliği ile sadece işini yapanlardan birisi olarak bilinip tanındı.

Şenol Ustaömer’in Avni Aker’le tanışması da aslında lise yıllarına dayanıyor. Lisede okurken okul takımında oynarken kendisini izleyen Özkan Sümer’le yolu kesişti bir kere ya… Kendisinin oynadığı Arsinspor ile Araklıspor’un 1. Amatör Küme’ye yükselme maçı Avni Aker’de oynanmıştı. İddialı, heyecanlı ve sonucu merakla beklenen bir karşılaşmaydı. Ve Şenol’un attığı golle Arsinspor şampiyon olarak 1. Amatör Küme’ye gitmeye hak kazandı.

Dönemin en revaçta takımlarından birisi Sebat Gençlik, diğeri ise Trabzonspor Genç Takımı’ydı. Ancak o Trabzon Genç Takımı’nı tercih eder ve A Takım’a geçişi de yine önceki gibi kısa zamanda gerçekleşir. Oynadığı her takımda şampiyonluğu tadan Şenol Ustaömer, Trabzonspor’da da iki sezon şampiyonluk yaşayan isimlerden birisi olur.

Her ne kadar “Başladığım zaman büyük futbolcu olacağım düşüncesiyle başlamadım.” dese de yetenekleri, ayakları onu hayatının merkezine oturtacağı futbol dünyası için çoktan yola çıkarmıştı bile…

Trabzonspor’da oynadığı dönem henüz 18 yaşında olan Şenol Ustaömer, o dönemin delikanlılarının idolü olan oyuncularla aynı formayı giyinip aynı takımda ter akıtmanın hem gururunu hem de heyecanını yaşayan şanslı oyunculardan birisi oldu aynı zamanda.

günebakış: Bize ailenizi, çocukluğunuzu ve futbolla ne zaman tanıştığınızı anlatır mısınız?

Şenol Ustaömer: Benim babam fakir bir adamdı. Fakir bir adam olduğu için ayakkabı, pantolonumuz yırtılırdı. Onları eskitmeyelim diye babamdan dayak yerdim! Onlar da kendilerince haklıydı. Arsin’de de Trabzon’da da kaldım.

Futbola sokak aralarında oynayarak başladım. Okullarda oynadım. Asıl lise takımında işe ciddi bir şekilde başladık. Arsin Lisesinde okurken bizim bir beden eğitimi öğretmenimiz vardı. Aynı zamanda Arsinspor’un da hocası oldu. Arsin Lisesinde son sınıfta lise takımında oynuyordum, o da hoca olunca benim lisansımı çıkardı. 16 yaşında ilk lisansım çıktı. O sene Arsinspor’da oynadım ve Arsinspor’u şampiyon yaparak 1. Amatör Küme’ye çıkardık.

Şampiyonluk maçımızı ise Avni Aker’de oynadık. O zaman Yavuz Selim Stadı vardı ama amatör maçları Karayollarının altında oynuyorduk. Şampiyonluk maçını Araklıspor ile oynuyorduk. Kornerden gol attım, şampiyon olduk. Rahmetli babam da hayatında ilk defa gelip beni orada izlemişti. 1976-1977 yılında ilk şampiyonluğumu Arsinspor’dayken yaşadım. O sene Özkan Sümer beni izliyordu. O ara 2. Lig’in popüler takımı Sebatspor vardı, onlar da profesyonel takımdı. Onlar da beni istiyordu ama ben Trabzonspor Genç Takımı’nı tercih ettim ve abimlerin vasıtasıyla 1978 yılında Trabzonspor Genç Takımı’na geldim. İki sene orada oynadım. Özkan Sümer de ikinci sene hocam oldu. Özkan Sümer, 1980 sezonunda Genç Takım’dan A Takım’ın hocası olunca beni de A Takım’ın kadrosuna profesyonel olarak aldı. 1980 yılında Trabzonspor’da ilk oynadığım yıl yine şampiyon olduk. Oynadığım bütün takımlarda ilk senede şampiyon olduk. Trabzonspor’da 1980-1981 ve 1983-1984 şampiyonlukları olmak üzere iki şampiyonluk yaşadım.

günebakış: Trabzonspor’a transfer olduğunuzda nasıl bir dünyaya gittiniz?

Şenol Ustaömer: Size güzel bir anımı anlatayım: Genç Takım’da oynuyoruz. Özkan Hoca beni A Takım’a aldı ve sezon başı kampına getirdi. Sezon başı kampı bitti, bana kızıp genç takıma yolladı. İlk lig maçı oynandı. Sene 1980... O maçı Ankara’da oynadılar. İkinci maç Trabzon’da Rize maçı. Ben o hafta Genç Takım’a gittim. Perşembe günü çift kale maçı yapıyoruz. Çift kalede Güngör sakatlandı. Bana, “Sen A Takım’a geç.” dedi. O zaman yaşım 18… A Takım’a geçtim ve ikinci devre A Takım’da oynadım. “Perşembe günü antrenmana gel.” dedi. Cuma günü antrenmana gittim. Kulüp müdürü, “Seni profesyonel yapıyoruz.” dedi. Ve pazar günü de maç var. Bana, “Pazar günü maça geliyorsun.” dedi. Çok kısa bir dönem içerisinde oldu bunlar.

Pazar günü maça gittik… Soyunma odasına gidiyorum. Eskiden böyle taktikler falan yoktu. 1’den 11’e kadar kâğıtla asarlardı. Duvara baktım 7 numara Küçük Şenol yazıyor. Malzemeciye, “Bu Küçük Şenol kim?” diye sordum. Benim oynayacağımdan hiç haberim yok. Malzemeci Mehmet Abi, namıdiğer Kuş Mehmet… O günü hoca beni oynattı. Tribünde abimler de vardı. Onlar da ben de bilmiyorduk oynayacağımı. Onlar da “Bu bizim Şenol’a benziyor ama ne işi var orada?” demişler. Akşam eve gittiğimde de “Bize niye söylemedin?” diye sordular. “Ben de bilmiyordum ki!” dedim.

Özkan Sümer böyle bir adamdı. Ânında alıyor, geliyor, tak diye koyuyor. 1980’den 1988’e kadar 8 yıl Trabzonspor’da oynadım.

günebakış: Avni Aker’de oynamak nasıl bir duyguydu?

Şenol Ustaömer: Başladığım zaman öyle büyük futbolcu olacağım düşüncesiyle başlamadım. Ama herhalde yeteneklerimiz varmış ki şartlar bizi bu duruma getirdi. Trabzonspor’da da ilk oynadığım dönemde ne olduğunu anlamadım. Çünkü 18 yaşındaydım ve Trabzonspor’un güçlü bir kadrosu vardı. O kadro içerisinde yer bulduk ve hep oynadık. Orada benim için daha da enteresan olan, oynadığımız oyuncular hep idolümüz olmuş insanlardı ve çocukken seyrettiğiniz çocuklarla yan yana oynuyorsunuz. Şenol Güneş, Turgay, Necati, Ali Kemal’le oynuyorsun. Biz o dönemde onların hepsine idolümüz diye bakıyorduk. Bir anda onlarla birlikte oynamak bize heyecan verdi.

Orada benim bir anım daha oldu. Fenerbahçe’ye geldikten sonra bana küfür edilmesinin ana nedeni… 1982 senesinde babamı kaybettim. Kaybettiğim gün, cuma günü akşam kampa gireceğiz. Abim gelip beni aldı ve “Babam hasta gidiyoruz.” dedi. Ben kamptan çıktım gittim. Babam rahmetli oldu. Cumartesi günü babamı defnettik. Herkes geldi. Akşam oldu, rahmetli Kenan İskender, “Şenol, evde kalma, kampa gidelim, Suat Hoca seni istiyor.” dedi. “Kenan abi olmaz, gelemem.” dedim ve gitmedim. Pazar günü sabahı yine geldi Kenan abi o zaman futbol şube sorumlusuydu. Bir kişi ile daha geldi. “Şenol gitmemiz lazım, Suat Hoca seni istiyor.” dedi. O zaman da DSİ’nin tesislerinde kamp yapıyoruz. “Kamptaki arkadaşların seni görmek istiyor.” diyerek beni kampa götürdüler. Kamptan aldı, “Stada gidiyoruz.” dedi. Stada gittik. İçeri gittim, “Şenol babanı kaybettin, başın sağ olsun ama sen sadece babanla sorumlu değilsin. Trabzon halkına karşı da sorumlusun, oynayacaksın.” dedi. “Hocam oynayamam.” dedim. “Yok, oynayacaksın!” dedi. Çıktım ve oynadım. Hiç unutmam, Göztepe maçıydı ve 2-0 kazanmıştık. İlk golü 60. dakikada frikikten ben attım. Bütün stat gol diye bağırıyor, ben ise ağlıyorum. Aynı stada ben 1988’de Fenerbahçe’yle geldim. Sahaya ısınmaya çıktığımda bana küfrettiler. Onun için çok kırgınım. Bunlar yaşanacak şeyler, futbolda var. Trabzonspor’un formasını giyiniyorsak, baban da anan da rahmetli olsa seni oynatıyorlar! Sanatçılarda da böyle oluyor. Ama bunun karşılığı bu olmamalı diye düşünüyorum.

Eski dönemdeki Trabzon halkı çok kültürlüydü. Seyircisi de öyleydi. Şimdi ahde vefa yok.

Hayatın hem güzel bir parçası hem de acımasız bir tarafı var. İnsanları mutlu ediyor, sevindiriyorsun; insanlar ise sana kötü davranıyor. Benden önce Ali Kemal, Serdar gitti, benden sonra Ogün, Abdullah gitti. O zaman şöyle övünmelisin: “Sen bu oyuncularını büyük takıma sattın.” O zamanki başka bir yanlışı söyleyeyim: O zaman Trabzonspor şampiyon oluyor ve önüne geleni satıyorlar ve “Nasıl olsa şampiyon oluruz.” diyorlardı. Yöneticiler Trabzonspor’u böyle bitirdi. Şimdi de eski Trabzonspor’u arıyorlar. Böyle satarak ederek bir yere gelinmiyor. Son iki senede 50 tane transfer yaptı, bir tane 11’i belli değil. Bizim dönemimizde ben takıma giriyorum, takımın 9’u, 10’u belli. 15 sene Şenol Güneş oynadı. Turgay, Necati, Hüsnü, Güngör, İskender… Bunlar 10-15 sene top oynadılar. Uzun oynayan oyunculardan bir tanesi de benim. En fazla forma giymiş 10 futbolcudan bir tanesi de bendim. O zaman 16 takım oynuyorduk. Çok fazla maçımız da yoktu. Ben o formayı giyindiğim, oralı olduğum için sevinçliyim. Ama onun zevkini daha sonra bana yaşatmadılar, ben oradan kırgınım. Eskiden maç biter,, soyunma odasından çıkar seyircilerle beraber giderdik. Ama tabii o dönemler maç kaybetmezdik, çünkü öyle bir şey yoktu.

günebakış: Şehirle iç içeydiniz…

Şenol Ustaömer: Arkadaşlarımızla beraber her gün şehirdeydik. O zamanlar cep telefonu, internet olmadığı için şehrin içinde arkadaşlarla kafeteryada otururduk. Zaten şehir kısıtlı bir şehirdi. Akşamdan çıkıp oturmak yoktu, akşam olunca herkes evine giderdi.

günebakış: Sizin futbol oynadığınız dönemde, diğer takım oyuncularıyla diyaloglarınız nasıldı?

Şenol Ustaömer: O zaman Millî Takıma en fazla Trabzonspor, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’tan oyuncu giderdi. Büyük takım oyuncularının hepsi birbiriyle Millî takımdan arkadaş olduğu için saha içinde kıyasıya mücadele ederdi ama maçtan sonra her zaman dosttuk. Dostluğumuz hiç bozulmadı. Millî olmuş oyuncular birbirlerine karşı daha sevecen bakardı. Saha içinde sertlik olabilir ama maç biterdi herkes birbiriyle arkadaştı. Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray geldiği zaman otele gider arkadaşlarımızı ziyaret ederdik, maçlardan sonra da gider onları teselli ederdik.

günebakış: Avni Aker’de unutamadığınız, üzüldüğünüz, hayal kırıklığı yaşadığınız maç oldu mu?

Şenol Ustaömer: 1981-1982 senesinde eğer şampiyon olsaydık 4. kez üst üste şampiyon olacaktık. Orada bir son dakika golü yemiştik. Fenerbahçeli rahmetli Selçuk Yula, 88. dakikada atmıştı bize golü. O, takım olarak çok üzüntü duyduğumuz bir maçtı. O zaman 4. kez üst üste şampiyonluğu biz yakalayacaktık. O olmadı, bir sene ara vermiş olduk. Üzücü maçlar elbette oldu ama 1983-1984 senesinde şampiyon olmadan bir hafta önce Beşiktaş’la maçımız vardı. O maçta golü ben atmıştım ve Beşiktaş’ı 1-0 yenmiştik. Öyle de bir hatıra bıraktım Trabzonspor’da. Ama hâlâ Fenerbahçe’ye gittim diye bana kızıyorlar.

günebakış: O zamanki imkânsızlıkları bir de sizden dinleyelim…

Şenol Ustaömer: Elbette bugünle kıyaslanamayacak kadar kısıtlıydı o dönem imkânları. Belki bizden öncekilere oranla biraz daha iyiydik ancak yine de zor dönemlerdi. Mesela rahmetli Kenan İskender, deplasmanda bize yemek yedirmiyor, para harcamıyordu! Bisküvi yediriyordu bize! O zaman küçük uçaklar vardı. Hep otobüsle seyahat ederdik. Adana’ya otobüsle gider gelirdik. “Aman çocuklar bana para harcatmayın, para yok!” derdi. Sonra bir transfer mevzusu oldu. 1984 yılında İstanbul’da bir maç oynadık. O ara Ergun Gürsoy Galatasaray’ın, Faruk Özak da bizim yöneticimizdi. O maçta bir şey oldu. Kavga ettik ve ben ayrıldım. Ergun abi telefonla beni aradı ve “Galatasaray’a gel, alıyorum seni.” dedi. Ben de Ergun Gürsoy’la anlaştım. O ara Kenan abi yine kulüpte. O zaman öyle bonservis bedeli öde git yok. Kenan abi, “Satmıyoruz!” deyince geri döndük tabii. Bu da gülerek hatırladığım bir anımdır.

O zaman Galatasaray’a gitmedim, iki sene sonra Fenerbahçe beni istedi ancak vermediler. Başkan rahmetli Mazhar Afacan’dı. Kulüpte de o ara para yoktu. O, “Tamam satıyoruz seni, Fenerbahçe’ye git.” dedi. Gittim Fenerbahçe ile anlaştım. Arkadan bütün gazeteler, “Şenol bizi sattı!” diye yazdı. Ama dostluk böyle olmamalı. Centilmence, “Kulübün parası yok, biz Şenol’u sattık, kulübümüz para kazandı.” diyeceksin. Her Trabzon-Fener maçında küfür kıyamet… Ben soyunma odasında, takım arkadaşlarım sahada ısınıyordu. Bu da memleketimde yaşadığım üzücü bir anıydı benim için.

günebakış: Bugünkü futbolcular gibi her maç taraftara forma verme gibi bir lüksünüz de yoktu…

Şenol Ustaömer: Mümkün mü? İki takım forma vardı, bir sezon boyunca onlarla beraber giderdik. Malzemecilerden bir şey alma imkânın da yoktu. Biz sobalı zamanda oynadık. Soyunma odasında soba vardı. Necati abi sobanın yanında ısınırdı. Onun ısınma şekli vardı. “Ben ısındım.” der ve maça çıkardı.

günebakış: Ve Avni Aker… Avni Aker yıkıldı, bu sizde ne gibi duygular uyandırıyor?

Şenol Ustaömer: Avni Aker’in yok olması hepimizi çok üzdü. Çünkü Trabzonspor’un doğuşu orasıdır. Mesela başka şehirler gibi değil. Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray daha önceki yıllar şampiyon olmuştur. Ama Anadolu’dan çıkan ilk şampiyon Trabzonspor olduğu için Avni Aker, Trabzonspor’un sembolüdür, doğuşudur. Avni Aker, Trabzon’un doğuşudur, bence Avni Aker’in bitişi olmamalıydı. Bence onun yerine yıkılıp yapılsaydı, oranın yeri sabit kalsaydı iyi olurdu. Ben ve benim gibi orada forma giymiş diğer oyuncuların dileği de hep aynı. Çünkü hepsiyle konuşuyorum, yerinin değiştirilmesi, Trabzonspor’un doğuşunun olduğu yerin kapanması çok farklı bir şeydi. Diğer takımlar gibi değil, onlar zaten şampiyondu, İstanbul takımıydı. Ama Anadolu’da doğuşun olduğu yer Avni Aker’di.

Yeni stada Şenol Güneş isminin koyulması yanlış bir şey değil ama Avni Aker isminin de bir yere koyulması gerekiyordu. Galatasaray, Ali Sami Yen’i nasıl yaşatmışsa aynı şekilde Avni Aker de yine yaşatılmaya devam edilebilirdi. Trabzon’u Trabzon yapan isimlere hâlâ iyi davranılmadığını görüyorum. Trabzonspor’u tarih yapan, 10 sene içerisinde 6 kez şampiyonluk, Cumhurbaşkanlığı Kupası, Türkiye Kupası, Donanma Kupası, ne kupası varsa hepsini alan bir ekip var. Birçok arkadaşımın küstürüldüğüne inanıyorum. Trabzonspor’un efsane olan oyuncuları o dönemlerde oynayanlardır. Onun dışında oynayanlara ben efsane falan demiyorum! Şampiyonluk görmeyen bir oyuncu efsane olamaz! Yalandan yere kimse “Efsane oldum.” demesin! Trabzonspor’da 1974-1984 arası o formayı giymiş, Anadolu’nun efsanesini oluşturan onlardır. Ben hattâ kendime son iki şampiyonlukta olmakla birlikte şunu diyorum: Efsaneyi oluşturan benden öncekilerdir, biz onlardan sonra gelip efsaneye katkıda bulunanlarız. Kuranlar onlardır. Onun için bu insanlara saygın davranılması gerektiğini düşünüyorum. Trabzonspor’da bu insanların görev alması gerektiğini düşünüyorum. Bunlar Trabzonspor... Ama onlara siz iyi bakmaz, “Bunlardan bir şey olmaz!” derseniz zaten bir şey olmaz. Şunu unutmamak lazım: Trabzon’da Trabzonlu olmayan oyuncu oynadığı zaman sıkıntı oluşturur. Trabzon, İstanbul kulüpleri gibi değil. İstanbul’da herkes yaşıyor ama Trabzon’da herkes yaşamıyor! Oyuncuyu oraya getirmek için cazip olması lazım. Eskiden oyuncular Trabzon’a gitmek için can atarken, son yıllarda oradan kaçmak için can atıyor! Bunları da anekdot olarak yöneticilerin değerlendirmesi lazım. Altyapılarını güçlendirmesi lazım. Benim oynadığım dönemde Trabzonspor’da altyapıdan 14 oyuncu oynuyordu. Bunlar oynamazsa olmaz. Trabzonspor yeniden yeşerecek, büyüyecekse bu altyapıyla olur. Trabzonspor’un başka seçeneği de geleceği de yok.

Ben Genç Millî Takım’da çalışıyorum, Trabzonspor’un altyapılarından değişik yaş gruplarıyla çalışıyorum ve her yaş grubundan her sefer oyuncular geliyor. Onlar bir noktaya geldikten sonra orada eğitilmeleri gerekiyor.

Ben şunu isterim: Trabzonspor’da eski futbolculardan, oynamış oyunculardan yönetimde olsun. Başkanın iş adamı olması sorun değil, başkan olabilir. Ama onun kulübü yönetecek idari bölümde, finans bölümünde olması lazım. Futbolu yine eski futbolcuların yönetmesi gerektiğine inanıyorum.

AVNİ AKER BİZİM MAZİMİZDİ

Avni Aker, 1983-1984’te şampiyon olduğumuz zaman çim sahaydı. Mehmet Ali Yılmaz yapmıştı onu. Biz Avni Aker’in arka tarafında, kalenin arkasında yuvarlak bir alan vardı, o yuvarlak alanda Suat Hoca döneminde antrenmanlarımızı orada yapardık. Biz orada antrenman yaparak şampiyon olduk. Sahamız kapalıydı, ilk yarı hep deplasmanda oynadık ve 22 puan topladık. 2. yarı içeriye döndük. İçeride şampiyonluğu bir sene önce kaçırdık. Biz antrenmanlarımızı da maçlarımızı da orada yapardık. Mehmet Ali Yılmaz geldikten sonra tesisler yapıldı ve oraya taşındık.

Ben ve benim gibi oyuncular için Avni Aker’in kapanması hepimizi üzdü. Bizim geçmişimiz, mazimizde önemli bir yerdi, Trabzon mazisi için de önemliydi. Ben bireyler olarak da rahatsızlık duydum. Keşke orası kalıp orayı tekrar yapabilselerdi. Fenerbahçe Stadı’nda olduğu gibi tribünleri bir sene yık-yap on numara olurdu. Çünkü orası Trabzonspor’un doğuş yeriydi. Ben doğuşunun kaybolduğunu düşünüyorum.

Yeni tesislerin olmasına karşı değilim ama orası stat değil, orası Trabzonspor’un kompleksi yapılmalıydı. Bütün alt-üst yapısı oraya koyulacaktı, Trabzon belki o zaman yeniden küllerinden doğabilirdi. Oraya bütün tesisleşme, 10-15 tanesi altyapı, üst yapı birlikte çalışabileceği, altyapı hocalarının, altyapı futbolcularının, A Takım futbolcularını görerek, onlardan esinlenerek, onları seyrederek büyümeleri belki de Trabzonspor’u kurtarır. Stat orada kalabilirdi. Ama Akyazı Tesisi doğru bir tesis, stat olarak değil. Kompleks olarak, tesis olarak çok güzel bir yer. Stat doğuşunu kaybetti. Trabzonspor’un doğuş yeri orasıydı. Çünkü Anadolu’da öyle kolay kolay birileri çıkıp da bir devrim niteliğinde bir şampiyonluk yaşamadı.

Avni Aker hayatımızdan kayboldu gitti. Trabzonspor ve Trabzonsporlu efsane oyuncuların çıktığı yerdir Avni Aker. Yani Arsin’de köyde bir evim vardı, yıkıldı. Ben gidip onun yerini hâlâ görmek istiyorum. Her gittiğimde ziyaret ederim. Tıpkı onun gibi bir şey. Şimdi Trabzon’a geldiğimde Avni Aker’in yerini görmek isterim. Ben orada Şenol Ustaömer oldum. Birçok arkadaşım da öyle. İstanbul kulüplerinin doğduğu yerle bunu karıştırmamak lazım. Onların doğduğu yer farklıydı.

günebakış: Sahaya çıkarken bir uğurunuz var mıydı?

Şenol Ustaömer: Vardı. Biz sahaya her zaman dua eder, sağ ayakla çıkardık. O hepimizde vardı.

günebakış: Bugünle kıyaslayacak olursak o dönem taraftar profili nasıldı?

Şenol Ustaömer: Bizim olduğumuz dönemde kapalının alt kısmı vardı. Eski tribünlerin orası boydan boya kadın taraftarlarla doluydu. O zaman kadınlar futbolu toplu izleyen bir taraftardı. Bizim o zamanki seyirci profilimiz çok farklıydı. Bizim kravatlı seyircilerimiz vardı. Papyonlu, mendilli seyircimiz vardı. Çok farklıydı. Bizim tribünler hiç boş olmazdı ki… Çok büyük de değildi ama hiç boş olmazdı. Hemen hemen hep dolu olurdu.

günebakış: Sayın Ustaömer teşekkür ederiz.

Şenol Ustaömer: Ben teşekkür ederim.

18 Tem 2019 - 12:55 -


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Günebakış Trabzon Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günebakış Trabzon Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günebakış Trabzon Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günebakış Trabzon Haber değil haberi geçen ajanstır.