Ara geçiş formülü olmalı

RTEÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Seyis, çayda ve fındıkta kimyasal gübreden organiğe geçişi anlattı

Kimyasalla beslenen bitkinin bir anda besinini değiştiriyorsunuz. Kimyasaldan organiğe geçiyorsunuz. Bitki ister istemez tepki verecektir. Geçiş döneminde farklı konseptler uygulanması yoluna gidilmelidir

Soru: Kimyasal gübrenin toprağı ve içme sularımızı kirlettiği kamuoyunca da malum. Bunların sağlık problemlerinde çeşitli hastalıkları tetiklediği söylentileri var. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir, kimyasal gübrelerin çevreye ve insan sağlığına etkileri konusunda?

Prof. Dr. Fatih Seyis: Öncelikle yağışlı bir bölgede olduğumuzu belirtmekte fayda var. Yani yıllık yağış miktarı 2 bin mm’nin üzerinde olan bir bölgeden bahsediyoruz. Ana ürün, geçim kaynağı çay bitkisidir bildiğiniz gibi. Çay da çalı formunda yüksek oranda azot tüketen bir bitki, çünkü yeşil yapraklarını hasat ederek bu bitkiden faydalanıyoruz.

O nedenle özellikle Bakanlık ve ilgili kurumlar kimyasal gübreye geçişte azot oranı yüksek kimyasal gübreleri tavsiye ettiler. Fakat dönüme tavsiye edilen 15. Kg civarında saf azotu kapsayacak gübre yaklaşık 70-80 kg iken bazı yerlerde 150-200 kg atıldığını görmekteyiz. Bahsettiğimiz bu gübreler kompoze gübreler, eskiden ise daha çok amonyum sülfat atıyorlardı. Amonyum sülfat toprakta bazı elementler ile bileşikler oluşturuyor, ağır metalleri toprağa bağlıyor, bunun akabinde toprak asitliği artmaya başlıyor. Yani pH düşüyor, pH düşünce de toprak içindeki organik madde dönüşümü sekteye uğruyor.

Ve çiftçi de burada bitkiden alınan verim düşünce kendi çözümünü üretmeye başlıyor. Yani nerdeyse serum denecek düzeyde üstten gübre vermede artışa gidiyor. 100 kilo, 200 kilo ne zaman daha önceki verime ulaşırlarsa, yani daha önceki dönemlerdeki aynı verimi alma düzeyine ulaştığında o şekilde gübre atmaya devam etmiş.

Peki bunun sonucunda ne oldu? Eskiden çay setleri arasında biz onlara teras diyelim boşluklar vardı, onlar da kapandı. Yürüme yolları, çapalama imkanları hepsi ortadan kalktı. Fazla gübre ne oluyor, yıkanma neticesinde taban suyu alanına giriyor. Ama burada şöyle bir parantez açmakta fayda var; hatayı sadece çiftçiye yüklemek doğru değil. Çünkü yönlendirmek de lazım. Sadece kimyasal gübre mi, bunun yanında farklı sebepler de mi var, bunları da iyi araştırmak lazım. Ama özellikle organik çay tarımına geçişte burada bilgilendirme çalışmalarının yapılması lazım. Bu kimyasal gübre topraktan ne kadar sürede ortadan kalkar, dönüşümü ne zaman sağlanır bunları açıklamakta fayda var. Ama ortalıkta şöyle yaygın bir kanaat var; kimyasal gübre uygulaması sonucunda insanlarımız çok fazla hastalanmaya başladı. Tabi çevre kirliliğinin de bir faktörü var. Ama bunu sadece kimyasal gübreye bağladığımız zaman ben ona katılmıyorum. Çünkü başka faktörler de olması lazım. Çünkü mutfaklardan gelen atıklar, bunlar nereye gidiyor, onlar da bir şekilde taban suya karıştığını düşünüyorum. Burada sadece çiftçiyi, ne derler suçlamak doğru değil kanaatimce.

Kimyasal gübre tabiki Avrupa Birliği ya da dünyayı gezdiğimiz zaman insanlar şunu söylüyor, ben sağlıklı beslenmek istiyorum. Sağlıklı beslenme nereden geçer, sağlıklı ürünlerden. Sağlıklı ürün nereden gelir, tarla şartlarını düşündüğümüz zaman eskiden organik gübre kullanılırdı. Bazıları şunu söylüyor, ‘Dedelerimiz organik tarım yapıyordu’ diyor. Ben ona bir parantezle itiraz ediyorum, niye, organik tarım yapmıyorlardı, niye o zaman mevzuat yoktu. Günümüzde organik tarımın bir mevzuatı var, mevzuatın başında aynen şunu diyor; ‘Gönül esasına dayanır, kimseye dayatamazsın’ diyor. Bu geçişlere iyi dikkat etmek lazım. Tabi her şeyde olduğu gibi kimyasal gübrenin fazlası da her zaman zarardır. Şu anda yürüttüğümüz çalışmalarda biz sadece bitki değil, topraktaki dönüşümden, organik gübre kullanımına neler olduğuna da bakıyoruz. Çünkü yarın-öbürgün ona göre tavsiyede bulunacağız.

Bir örnek anlatayım ben size; bir seminerde Almanya’da organik ürün, transgenik ürün, daha doğrusu organik tarımdan gelen ürün mısır, transgenik mısır bir de geleneksel tarımdan gelen mısırdan kek yapmışlar. Tat analizi yapıyorlar. Kimilerine organik tarımdan elde edilen mısır daha tatlı geliyor, kimilerine transgenik, kimine öteki. Yani bu damak zevki. Soruyu sorduğumuzda, ‘ne olacak’; oradaki kişi şunu söyledi, ‘Sosyal hukuk devletinde sağlıklı beslenmek isteyen bir topluluk varsa, organik besleneceğim diyorsa devlet de onu üretmek zorundadır. Yani bunları hep bir bütün olarak düşünmekte fayda var.

Soru: Bu süreç Rize’de devam ediyor çayda. Artık kimyasal gübrelerden organik gübreye dönülüyor. Fakat üreticinin aklında organik tarıma geçildiğinde verimin yüzde 50’ye kadar düşeceği endişesi var. Bunun için de kimi kesimler bu konuya karşı çıkıyor. Bu olanlar doğru mudur?

Prof. Dr. Fatih Seyis: Verimin niye düştüğü ile alakalı, ilk örnek organik çay tarımı ile ilgili Hemşin var. Hemşin’de çiftçiler gübre atmıyor. Yani mevcut budamasını yapıyor, bitki artıklarını toprağa bırakıyor, o şekilde gübreleme yaptığını düşünüyor. Bu bir gübreleme değildir. Yani buradaki 2 lira ise oradaki 3.5-4 lira zaten. Aradaki verim düşüşünü yani gübreleme yapılmadığından dolayı aradaki verim farkını kompanze etmek amacıyla ÇAYKUR zaten fiyatını yüksek tutuyor o havza için. Ancak bu yayılmış halk arasında. Bu şekilde uygulama yapılmaya devam edildiği sürece mutlak suretle bir verim azalması olacak.

Biz de diyoruz ki, ‘Bitkinin ihtiyacı olan besin maddelerini takviye ettiğiniz müddetçe niye verim düşüşü olsun’. Ama şu parantezi açmakta fayda var, bütün çay alanlarına baktığımızda, özellikle 70’li yıllardan sonra tohumdan çoğaltma sonucunda müthiş bir varyasyon meydana geldi. Yani Pazar’ı düşünün, aynı bahçede tek tip klon yok. Her bahçede çayın onlarca fazla genetik yapısı sayıda bitki var.

etmedi bugün teras diyebileceğimiz aradaki boşluklar yok. O nedenle gübreyi toprağa ne şekilde atacaksınız? Kimyasal gübreyi üstten atıyorlar, çubukla vuruyorlar, orada bitkiye de zarar veriyorlar. Serum gibi bitki bundan faydalanıyor. Ama bu yöremizde Rize’de, Fındıklı’da mesela bir çiftçimiz var güvercin gübresi kullanıyor. Setlerin arasındaki boşlukları açmış, çapalama yapıyor. Ama çayın içinden çıkmıyor tabiri caizse. Bakıyor. Diğer çiftçiler ne yapıyor? Gübreyi atıyor, bir de sürgün dönemlerinde gidip topluyor. O dediğim çiftçi geçen yıl toplamda 2 tonun üzerinde ürün aldı. Baktığımız zaman kimyasal gübre ile yapılan uygulamadan kafa kafaya giden bir uygulama. Bu örnekler var. Ama organik gübre ne oldu, ne şekilde kullanılacağı konusunda çiftçilerde bilgi eksikliği var. O nedenle zaten Rize’de Ulusal Çay Konseyi ile işbirliği halinde Fındıklı, Arhavi, Çayeli ve Güneysu ilçesinde organik çay tarımına geçişle ilgili bilgilendirme sunumları da yaptık. Organik gübre nedir, ne şekilde kullanılmalıdır, geçiş nasıl olmalıdır. Çünkü organik çay tarımına geçiş dediklerinde, bir anda komple Rize’yi organik çay tarımına geçirdikten sonra 500 bin dekar üzerinde bir arazi bahsediyoruz. İhtiyaç duyulan organik gübre miktarını hesaplarsanız, onu üretecek var mı, denemelerinin de ortaya konması lazım.

Soru: Üretici organik gübreleme konusunda yeteri kadar bilgili mi ve bilinçli mi?

Prof. Dr. Fatih Seyis: Orada şunu söylemekte fayda var, bu yıl organik çay tarımına geçilecekti, çiftçi bayağı bir tepki gösterdi, hangi gübreyi kullanacağız, bize bir bilgi verir misiniz?

Yani biz ne atacağız? Çünkü geçtiğimiz yıl kimyasal gübre hatta bir yıl sonrasının gübresini satanlar depolara kondu diye biliyorum. Çünkü çiftçi ister-istemez yönlendirme olmadığı sürece kendi çözümünü kendisi üretiyor. O nedenle bu bilgilendirme çalışmalarının daha fazla yapılması lazım. Yani sayıları artacak gerekirse il merkezlerinde Ziraat Odası yada ilgili birimler bilgilendirme çalışmalarının devam etmesi lazım. Yoksa çiftçimiz hevesli. Ancak nihayetinde cebine girecek paraya da bakıyor. Ama sadece organik gübre ile bu iş çözülür mü? Derseniz, ben buna, hayır diyorum. Çünkü çay yetiştirilmesi başlı başına bir olay. Yani başından sonuna kadar bir kitap yazarsınız onunla ilgili. Çaya bakmanız gerekiyor. Yapılan bir hesaplamada yılda çalıştığınız gün sayısı 14 gün buğdayda, çayda bu 14 gün olmaması lazım.

Soru: Yani bu bölgede katı gübrelerin sıvı gübrelere göre biraz daha avantajı var diyebilir miyiz?

Prof. Dr. Fatih Seyis: Şu anda şöyle söylüyorum, sadece katı gübreler ile alakalı değil, organomineral gübrede fakülte olarak yürüttüğümüz çalışmalarda verim kaybı yok. Onu rahatlıkla söyleyebilirim. Ama gübre çeşidi isterseniz bir şey söyleyemem.

Soru: Peki hocam organik gübreden çokça konuşuldu. Bir de piyasada organomineral gübreler var. Gördüğümüz kadarıyla üreticiler organik ve organomineral gübreler arasındaki farkı bilmiyor. Bunların sonuçları hakkında da bir bilgisi yok. Siz organomineral konusunda bu bölgede bir çalışma yapıldı mı, şu süreçte bir etkinliği olur mu?

Prof. Dr. Fatih Seyis: Çiftçiye bir sürü şey söyleniyor. Organomineral hatta tabir olarak sorduğunuz zaman kimse bilmiyor ne olduğunu. Biz yaklaşık 3 yıldan beri isim vermiyoruz. Organomineral üreten bir şirketin çalışmasını yaptık bu bölgede yani Hamidiye’de. Üç yıl sonuçlarına baktığımız zaman istatistiki olarak verim farkı yok ama dönüme yaklaşık 100 kilo kadar verim artı verim farkı var. Yani düşüş yok bunu kesin söyleyebiliyoruz. Organomineral gübre ne; düşünün bir kaya, hiç el değmemiş bir yerden alıp öğütüyor, bunu toz halinde ahır gübresine karıştırabilirsin, kimyasal gübrene karıştırabilirsin. O şekilde hatta atılabiliyor. Ama biz ne yaptık toprak tahlili yaptık. Bitkinin istediği makro-mikro besin elementler neler, yan yana yatırdık onları. Uygulamaları, kontrol, kimyasal gübre, organik gübre… Genelde bir tane inek gübresi kullandık bir tane de organik gübre. Artı mikroların desteğini verdik bu organomineral gübre üzerinden. Ve inanın dediğim son uygulamalarda verim düşüşü kesinlikle yok. Ama burada şu parantezi açmakta fayda var. Biz bunları çay terasları arasında boşluk olan yerlerde yaptık. Oralarda kesinlikle verim düşüşü yok. Ama bu bir tane lokasyon. Başka lokasyonlar da denemek lazım. Bizim yürüttüğümüz ÇAYKUR’la ilgili çalışmaları da zaten bazı şeyler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Yani biz baştan çiftçinin uyguladığı neydi, bir kere kimyasal gübre atması ile kıyaslamayı yaptırdık. Dedik, ‘Bir kere siz atın’. Ama bundan sonraki çalışmalarda gübreleri bölme durumunda kalacağız. Ama bunu tavsiye ettiğimizde çiftçi şunu diyor, ‘Çalışmayı nasıl yapacağız’. O zaman biz de diyoruz ki, ‘Çayın yetiştirme tekniğini 50 sene önce nasıl yapıyorsan, ona dönmen lazım’. Çabuk unuttun. Çünkü eskiden boşluklar vardı, çapa yapıyordun, gübreyi karıştırıyordun. ‘Sürgün boyu rüzgarda sallanıp yatıyordu’ diyorlar 2.5 sürgün. sürgün boyu uzun, demet yapıyorlardı, ağırlık olarak fazla geliyordu iyi para alıyorlardı. Şimdi uygulamada ne yapıyorlar; bir budama programı var. Şamdan budar gibi buduyorlar. Yetmedi 3 sürgünde zaten Gürcü de buduyor onu. Budadığı için bitki boyu kısalıyor, sürgün boyu kısalıyor. O nedenle rekolte olarak düşüyor sürekli bitkiler. Yani burada sadece gübrelemeye dayandırılarak bir yol çizmek doğru değil. Biz mesela uygulamalarda gördünüz, çöpleri de seçtirdik, dalları da seçtirdik toplana sürgünlerin. Topladığımız bazı örnekleri ÇAYKUR siyah çay işlemek üzere gönderdik, çay analizleri de çıkmak üzere.

Soru: Amaç toptan verilen kimyasal madde miktarını azaltıp bunu yaparken de ürün verimini düşürmeden sürdürülebilir tarımı sağlamak. Bir taraftan da topraklarımızı korumak amaç. Bunun için organik tarımdansa geçiş ve bir anda narkoza bağlı bir hastayı narkozdan kesmek yerine, organomineral gübre şeklinde bir kullanıma gidilmesi, hem verim kayıplarının olmaması açısından hem de toprağın bu süreci yönetmek açısından daha doğru olmaz mıydı?

Prof. Dr. Fatih Seyis: Teori ile pratik bazen birbirine uymuyor. Çünkü ortaya atılan bir konsept var. 2017’den itibaren organik çay tarımına geçilecek. Şimdi 2018’e tehir edildi. Bu konuda bir baskı var. Bu geçiş sürecine biz zaten tavsiye ediyoruz. Ne anlamda? Bütün alanlar bir anda organik çay tarımına geçtiği zaman nasıl bir değişim olacak kestirebilen var mı? Sanmıyorum. Çünkü bir anda narkoz dediniz, biz ona serum diyoruz. Serumla beslenen, azotla, kimyasalla beslenen bitki bir anda besin alımını değiştiriyorsunuz, yüzde yüz, komple değişiyor. Tamamen kimyasaldan tamamen organiğe geçildiğini düşünün. Yani gübrenin organik madde kaynaklarını düşünmeniz hasabiyle. Orada bitki bir tepki verecektir ister-istemez. Ama şu anki şartlar itibariyle bunun geçiş dönemlerinde farklı konseptler uygulanması kanaatindeyiz, onu söyledik zaten. Bu organomineral gübrelerle ilgili çalışmayı da bahsetmiştim, onu ilettik ama orada nihai karar mercii bakanlık. Nihai karar mercii onlar olduğu için beklemekte fayda var.

Teşekkür ediyoruz.

30 Eki 2017 - 11:33 -


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Günebakış Trabzon Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günebakış Trabzon Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günebakış Trabzon Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günebakış Trabzon Haber değil haberi geçen ajanstır.