Büyük bir travma yaşıyorum. Kafayı yemek üzereyim. Vatanım için hayatımı ortaya koyan ben vatan haini damgasını yemiş vaziyette yurt dışında kaçak yaşıyorum.
Çocuklarım perişan. Devletten ihraç edildikleri için işsizler. Biri tutuklu, biri pazarlarda iç çamaşırı satarak, biri de inşaatlarda çalışarak geçimini sağlıyor. Halbuki üçünü de okuttum, büyüttüm. Dinlerine, vatanlarına, milletlerine hayırlı birer evlat olarak yetiştirmek için adeta kendimi paraladım. Sonuç ortada. Kafayı yemek üzereyim. Bu travmayı nasıl atlatacağım bilmiyorum. Kimse de bilmiyor.
Yıllarca “Hizmet(!)” dedik ve maddi manevi her şeyimizi ortaya koyduk. Gayemiz ülkemize, milletimize hayırlı evlatlar, “Altın Nesil(!)” yetiştirmekti. Model olarak sahabeleri almıştık. Bunun için her türlü fedakârlığı yapmaya hazır olduk ve yaptık. Hizmet(!) alabildiğine büyüdü. Artık herkesin parmakla gösterdiği bir noktaya gelmiştik. Ancak hizmet(!) büyüdükçe başta hizmet için konulan prensipler bir bir çiğnenmeye başlandı.
Eskiden kadınların okumasının bile caiz olmadığı(?!) söylenmişti bize. Sonra” ihtiyaç var” dendi ve kızlarımızı da okuttuk. Eskiden bankalara girilmez deniyordu. Hatta çok çirkin ifadeler kullanılıyordu bankalarla iş yapanlara. Sonra hizmet(!) tebliğ vazifesini bırakıp banka kurdu. Bunda da bir hikmet var dedik. Yurt dışı açılımlar oldu. İlk gidenlerden olduk. Ama gittiğimiz ülkelerde adeta bukalemun gibi olduk.
“Yeter ki hizmet ilerlesin” deyip her türlü haramı işlemeye başladık. Bunun hikmetini abilerimize sorduğumuzda, “Hizmet için her şey caizdir. Savaştayız, hedefe gitmek için bu tür yolları kullanmak cihattır.” denildi. Buna da olur dedik. Açılan gediklerden içeri girerek devletin en gizli birimlerinde kadrolaştık. Bazı kurumlarda tamamıyla biz vardık. Diğer İslami cemaatlere bile yer vermiyorduk.
Ne olduysa birden bire devlete millete düşman kesildik. Sebep ne? Dershanelerimiz kapatılacakmış! 28 Şubatta bütün okulları teslim etmeye hazır olan hizmet hareketi, dershaneleri devlete teslim etmeye neden hazırız demedi? Bunda biraz da hizmetin güç ve iktidar vehmine kapılmasının payı vardı. Esas pay da içimize sızmış değişik istihbarat örgütlerinin elemanlarıydı. Kimdi bizim suyumuza bu zehri katan? Biz şeyhimizi -FETÖ- her şeyi bilir zannettiğimiz için verilen kararın arkasında bir hikmet aradık.
17/25 Aralık tarihinde hizmetin elemanları tarafından yapılan yolsuzluk operasyonları hepimizi şaşırttı. MİT müsteşarını tutuklamak ne demek? MİT tırlarını durdurmak ne demek? Yüz binlerce insanın telefonlarını dinlemek ne demek? Ya siyasiler hakkındaki kasetler? Adımız kasetçi cemaate çıktı adeta! Ama hepsine, “H. Efendinin(!) bir bildiği vardır.” dedik ve hizmeti sürdürdük.
15 Temmuz tam anlamıyla bir yıkım oldu bizim için. Ne demek darbeye girişmek? Hani biz vatanımız milletimiz için canımızı veriyorduk. Hani yaşatma sevdası uğruna yaşama sevdasından vazgeçen yiğitlerdik. Hani vatan bizim için kutsaldı. Millet necip milletti. Ne yaptık? Karıncayı bile ezmez ahlakıyla yetiştirdiğimiz askerimiz, polisimiz 15 Temmuz’da milletimize, vatanımıza kurşun sıktı. Bu durumu ne ile izah edebilirdik?
Yıllarca “hizmetin(!)” değişik birimlerinde yöneticilik, imamlık yaptığımız için yurt dışına kaçmak zorunda kaldık. Kaçmasak tutuklanacaktık. Ancak yurt dışına kaçtığımızda daha korkunç bir manzarayla karşılaştık. Yurt dışındaki bütün hizmet insanları Türkiye’ye adeta düşman olmuştu. Yıllarca “Batılılar!” “Batılılar!” dediğimiz insanlarla, istihbarat örgütleriyle işbirliği yapıp ülkemizin aleyhinde çalışmamız isteniyordu. Bu kadarı da fazlaydı artık. Buna yeter demenin zamanı geldi de geçiyor bile.
Allah aşkına birileri H. Efendiye(!) dur demeli. Hayatımızı vatana adayan bizler, artık vatana ihanetle suçlanır olduk. Sebep olan da biziz maalesef. Yüz binlerce bu vatanın evladı vatan haini konumuna düştü. Yüz binlerce insanımız işinden atıldı, cezaevlerine düştü.
Bu muydu hizmet? Bu muydu insanlık? Bu muydu dava adamı olmak? Artık bu ihanetimize bir dur demenin zamanı geldi de geçti bile. Ne zamana kadar vatan haini damgasıyla yaşayacağız? Yeter artık. Madem yüz binlerce insanımız cezaevlerine girdi, başta H. Efendi(!) olmak üzere hepimiz Türkiye’ye dönüp cezaevlerine girmeliyiz.
Cebini dolduran hizmetteki abiler yurt dışında bir eli yağda bir eli balda yaşamını bulundukları ülkelere casusluk yaparak sürdürüyor. Ya alt kesim? Resmen sürünüyor. Allah’tan korkun ey hizmeti yöneten abiler. Yeter artık bu ihanetimiz. Gidip ülkemin cezaevinde yatacağım. Çünkü ülkemin cezaevi bile yurt dışında vatan haini olarak en güzel şekilde yaşamaktan daha şereflidir. Allah bizi afetsin. Adapte edilmiştir. Daha uzun olan mektubu (makalegundem.com) da okuyabilirsiniz.
Yorum yazarak Günebakış Trabzon Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günebakış Trabzon Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günebakış Trabzon Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günebakış Trabzon Haber değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Günebakış Trabzon Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günebakış Trabzon Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günebakış Trabzon Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günebakış Trabzon Haber değil haberi geçen ajanstır.