Pamuk eller cebe

Niçin cepsiz olduklarına dair derin sohbetlere tanık olsak da… Cepsiz elbiseyi düşünmek bile istemez kimse. Tüm dengelerin cep telefonlarıyla alt...

Niçin cepsiz olduklarına dair derin sohbetlere tanık olsak da…

Cepsiz elbiseyi düşünmek bile istemez kimse.

Tüm dengelerin cep telefonlarıyla alt üst edildiği sırada…

Her yanımız delik deşik adeta… Pantolonda en az dört… Gömlekte bir, cekette beş…

Al sana on cep, on parmak gibi hünerlerimizi sergilediğimiz.

Bazılarını hiç açmadığımız… Bazılarını ise tıka basa doldurduğumuz cepler…

Cüzdan ve çantalarla biraz daha zengin dursak da…

Cepler, modanın giriş kapısı olmuş. Paranın, kimliğin, kartların, notların…

Bazen unuttuklarımızın en sıkı adresi… “Anahtarlarımı bulamıyorum.” “Ceplerine bak.”

***

Cep kitaplarından cep sinemasına derken…

Telefonlar da cebe girip hayatımızı yönlendirince bir iletişim aracının çok çok ötesine geçtiler.

Cepte yok yok” yani. Trafiği bile o rahatlatıyor.

O iş cepte” diye reklamlara bile damgasını vuruyor.

Çünkü “ne lâzımsa” onda. Tabi şimdi “cep” derken sadece telefon geliyor akla.

Kansere yol açtığına dair somut bir kanıt bulunamasa da…

Rambo bıçağını andırırcasına kemere takılırdı önce.

Adeta tüm cepleri dolaştıktan sonra…

Erkekler için elde… Kadınlar için çantada sürdürüyor yolculuğunu.

***

Ellerimizi ne yapacağımızı bilemediğimizde yeri bellidir.

Pantolon cepleri… Meydan okurcasına dikilmek böyle bir şey olmalı.

Sen anlat” diye umursamadığımız anlarda da…

Peki şu pantolonlardaki küçük cep de ne oluyor?” Hemen hemen hiç kullanmadığımız.

İki yüz yıl önce kovboylar için düşünülmüş. Köstekli saatleri güvenle taşısınlar diye.

Arka cepler?” Gençlerin telefonları için olmalı…

***

Ceketlerin dış cepleri devre dışı gibi…

Yaka cepleri’ni şimdilik “mendil cebi” olarak kullansak da…

Bir zamanlar kalem içindi. “Ne kadar kalem, o kadar kültür” sayıldığı dönem.

Kalem de kalem ha! Öyle yerlerde filan sürünmüyor, ateş pahası…

Yalnızca dolma kalem kapağının bile müşterisi olmuş yıllarca.

***

Bazen güvenlik gerekçesiyle arama noktalarında…

Bazen belli bir süre kapılar üzerimize kapandığında…

Ya da döneceğimiz ümidiyle ayrıldığımız eve acı haberimiz ulaştığında…

Daha önceleri sıradan bir şeymiş gibi kullandığımız ceplerimiz yalnızca bize ait değildir artık.

Ne var, ne yok” diye kimselere hesap vermediğimiz cepler…

Daha bir sıkı yönetilmeye başlanmıştır, anlamlar yüklenmeye…

***

Ya ceplerimizde unuttuklarımız?

Çekmecelerde, çantalarda ve cüzdanlarda unuttuklarımız gibi…

Çamaşır makinelerinin dili olsa da konuşsa…

Kuru temizleme şirketleri çalışanları günlük tutsa...

Emekliye ayırdığımız eski eşyalarımızı şöyle bir gözden geçirdiğimizde…

Neler neler unuttuğumuzu hatırlarız. Küçük şeyler ki her biri, bir dönemi simgeler.

Ve bir gün biz olmadığımızda bizi hatırlatan şeyler…

***

Pamuk eller cebe.” Bayram heyecanı tüm görkemiyle yaşanırken…

Daha çok torunlar bekler. Çikolata, tatlı, şeker…

Fakat ille de cepler, ille de cepler. Harçlıklar çoktan hazırlanmıştır.

El öpenlerin çok olsun” dedikten sonra verilir hediyeler.

***

Pantolon, ‘Doğu’dan geçmiş ‘Batı’ya… Bir ara çok sert tepki görmüş, yasaklanmış bile.

Bol pantolonlarıyla tanınan, Pandomimin de ilk temsilcisi sayılan Venedik Tiyatrosu

Commedia dell’Arte hediye etmiş giyim dünyasına… Modacılara da esin kaynağı olmuş.

Roma döneminde İznik’te yaşayan…

İşkenceyle öldürülen hekim Panteleone’den geldiği söyleniyor.

İşte bu hekimin giydiği rivayet edilen uzun paçalı giysilerle sahne alırmış oyuncular.

‘Panteleon’ adını taşıyan bu giysi, tiyatro sayesinde Avrupa’ya yayılmış.

Ve başlamış pantolonun ceple imtihanı.

Arapçadan (ceyb) dilimize geçen cep her daim para, anahtar, kalem ve kartla hatırlanmıyor.

Ellerim ceplerimde bir türkü tutturmuşum” diyen Barış Manço geliyor aklımıza…

Ceplerimde Kelimeler’le Yılmaz Erdoğan.

Düşler Sokağı’na daldığımızda Feridun Düzağaç: “Ceplerimde hacıyatmazlar.

Ve Yüzyılın Sporcusu, ‘Cep Herkülü’ Naim Süleymanoğlu.

***

Daha çok toplum yararına işler söz konusu olduğunda…

Ya da bayram seyran sesler yükselir: “Pamuk eller cebe.”

Paraya uzandıkları kesindir ama niçin ‘pamuk’ oldukları konusunda tereddütlerimiz vardır.

Tam elimizi cebimize atarız. “O da ne?”

Sanki bizden önce davranmışlar ve silip süpürmüşler ne varsa.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Bahaettin Kabahasanoğlu - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Günebakış Trabzon Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günebakış Trabzon Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günebakış Trabzon Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günebakış Trabzon Haber değil haberi geçen ajanstır.

01

Yüksel Yavuz - Önce Ramazan bayramınuzı en içten dileklerimle kutlar başarılarınızın devamını niyaz ederim,

Valla hocam doviz arttığı müddetçe cepler hep delik ve boş.

Ünlü düşünür, elini cebine attığında şeyini tutuyorsan para yerine, fakirsin demektir.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 16 Haziran 13:23


Anket Trabzonspor bu sezon ligi kaçıncı sırada bitirir?
Tüm anketler