“Kuruluştan Kurtuluşa Söğüt’ten Çanakkale’ye”projesi kapsamında Trabzon Gazeteciler Cemiyetinin 7-14 Ekim tarihleri arasında düzenlemiş olduğu kültür gezisinde tarihi mekânları görme fırsatı bulduk. 7 gün boyunca gezdiğimiz Bilecik, Bursa, Çanakkale, Edirne, İstanbul turumuzda kuruluştan kurtuluşa giden medeniyet yolculuğumuzu Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’da sonlandırdık.
DİRİLİŞ KENTİ BİLECİK
Trabzon’dan otobüsle çıktığımız yolculuktaki ilk durağımız Osmanlı İmparatorluğu’nun temelinin atıldığı Bilecik Söğüt’tü. Bilecik Gazeteciler Cemiyeti’nin nezih bir restoranda verdiği kahvaltıdan sonra Söğüt’e geçtik. Yol boyunca da bazı cami minarelerinin yarısının yıkılmış olduğunu gördük. Bunların işgal döneminde Yunanlılar tarafından yıkıldığını öğrendik. Ve daha sonra Ertuğrul Gazi Türbesi’nin pencerelerinde de kurşun izlerinin olduğunu öğrenecektik. Osmanlı Padişahları Tarih Şeridi’ni gezdikten sonra ilk ziyaretimizi Şeyh Edebali türbesine yaptık. Yağmur eşliğinde insana huzur veren mütevazı bir mekânla karşılaştık. Ertuğrul Gazi’nin kabrine geldiğimizde ise Alp kıyafetleriyle donanmış iki askerin saygı nöbetindeki değişimine şahit olduk. Bilecik, zenginliklerini sanki içine gömmüş mütevazı bir edayla bizi yola koydu.
İkinci durağımız Bursa’ya varmadan önce rotamızı İznik’e çevirdik. Küçük tarihi bir mekân, sokakları çini dükkânlarla bezeli… Burada Ayasofya (Orhan) Camii’ni ziyaret ettik. İbadet yapılan camide turistler tarihi eserleri de gezip görme şansı buluyor.
BURSA’NIN KALBİNE YOLCULUK
Bursa, tarihi kimliğinden sıyrılarak zamana meydan okuyan modernliğiyle bizi karşıladı. Ziyaret ettiğimiz şehirlerde konaklamamız kentin ulaşımını, sosyal yaşantısını da test etmemize yardımcı oldu. Bursa ulaşım yönünden rahat bir şehir. Hem belediye otobüsleri, hem minibüsleri hem de tramvayıyla oldukça geniş bir ulaşım ağına sahip. Bir kez daha tramvayın şehrin gelişmişliğini gösteren bir simge olduğuna kanaat getirdik. Bursa’da ziyaret ettiğimiz Osmangazi’nin türbesi her ne kadar dışarıdan sade görünse de içeriye girince ihtişamlığıyla sizi mest ediyor. Burada yaptığımız dualar sonrasında Bursa’nın manzarasını seyrettik. Çınar ağaçlarıyla kaplı Tophane Meydanı’nda Osmangazi’nin türbesinin yanında saat kulesi ve manzaranın karşısında oturabileceğiniz mekânlar bulunuyor. Ardından Bursa denilince ilk akla gelen, şehrin simgesi Ulu Cami’yi ziyaret ettik. Caminin içerisinde tam ortada yer alan havuz, tavandan asılan gaz lambaları ve duvarlarına işlenmiş hat yazılarıyla dikkat çekiyor. Ulu Cami’nin güzelliği neden buraya Bursa’nın kalbi denildiğini gözler önüne seriyor. Daha sonra Bursa Gazeteciler Cemiyeti’ne yaptığımız ziyarette de hayranlığımızı gizleyemedik. Zamanında cemiyetin aldığı arsa üzerine inşa edilen bina ve içerisinde yer alan basın tarihi müzesi, tiyatro ile konferans salonu, kütüphane ve dükkânlar oldukça ilgimizi çekti. Bursa’yı kalbimizin bir köşesine yazarak oradan rotamızı Çanakkale’ye çevirdik.
KURTULUŞUN BAŞKENTİ ÇANAKKALE
Kuruluştan kurtuluşa uzanan yolculuğumuza tesadüf gelen sınır güvenliğimiz için Suriye Kuzey sınırına yapılan Barış Pınarı Harekatı’nı, tarihi tekerrür ettiğimiz topraklardan takip etmemiz vatan toprağının nasıl zor şartlar altında savunulduğunun bilinciyle müteessir olduk. Çanakkale’de ilk gün Truva Antik Kenti’ni ziyaret ettik. Yapılan kazı çalışmaları sonucunda 7 tane şehir kurulup yıkılmış. Truva antik kentinde bulunan bir takım eserler korunarak müzeye konulmasının yanında Troya hazinelerinin de çalınarak şimdi Rusya’da olduğu söylendi. Çanakkale Savaşı’nda batırılan Agamennon Gemisi’nin Truva Savaşı’nda Truvalıları yenen Yunan ordusunun başındaki önemli komutanlardan biri olan Agamemnon isminin olduğunu ve Fatih Sultan Mehmet gibi Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir’den Yunan’ı denize dökünce: “Truva’nın intikamını aldım.” dediğini öğrendik.
İkinci gün sabahın erken saatlerinde vapurla çıktığımız Gelibolu’da attığımız her adımda Mehmet Akif Ersoy’un dizeleri geldi akıllara: “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı. Düşün altında binlerce kefensiz yatanı”… O dizelerin bizzat tanığı olduk. Gelibolu’da ki ruhu, Çanakkale’nin merkezinde hissetmeniz mümkün değil. Çanakkale ayrı, Gelibolu ayrı…Çanakkale’de kanla ıslanmayan toprak yoktur tabiri işte bu coğrafyayı anlatan en iyi sözdür. İstatistiki verilere göre her bir metrede 2 ölü olduğu tespit edilmiş. Biri Türk, diğeri işgalci güçlerin askerleri… Vatanın savunulduğu Gelibolu’ya en çok Almanlar başta olmak üzere Avrupalılar akın ediyor. Çin ve Korelileri görmek de mümkün. Gelibolu’yu karış karış gezerken duvarlara yazılan kadar yazılmayan binlerce meçhul askerin olduğuna da şahit olduk.Askerlerin mevzilendikleri yerleri, insan kanıyla boyandığı için ‘kanlı dere’ denilen yeri, Çanakkale Şehitler Abidesi’ni, 57. Alay Şehitliğini, Konya Selçuklu Belediyesi tarafından yapılan müzeyi ve Gelibolu’nun birçok yerini gezerek bitirdik.
TÜRK- YUNAN SINIRINDA TARİHİ BİR KENT
Sınırda yer alan Edirne’ye geldiğimizde minyatür bir şehir edasıyla Osmanlı ve Yunan kültürüyle bezenmiş tarihi mekânları gezdik. Koca Mimar Sina’nın ustalık eseri olan Selimiye Camisini, Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi’ni yani Osmanlı’da akıl hastalarını iyileştiren Daruşşifa’yı gezdik. Türk-Yunan sınırını oluşturan Meriç Nehri’ni gezerek Karaağaç’ta bulunan Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin kampüsünde bulunan Lozan Anıtını gezdik. Kentin tam sınırda konumlanması, komşu ülkelerde yaşanan ekonomik kriz dolayısıyla Yunanlıların sınırdan yaya olarak geçip burada alışveriş yaptıklarını duyduk. Bu durum Yunanistan Hükümeti’ni harekete geçirmiş ve ayda 3 kez sınır ötesine geçme sınırlılığı getirilmiş. Bu sefer de Yunanlıların uygun olması sebebiyle 3 gün otelde kalıp alışverişlerini yapıp ülkelerine döndüklerini öğrendik. Koca bir tarihi, şehre sığdıran Edirne’yi biz bir güne sığdıramaya çalışarak gözümüz arkada rotamızı İstanbul’a çevirdik.
VE İSTANBUL…
Ve İstanbul… İstanbul’da ilk durağımız Topkapı Sarayı. Sarayın bölümlerini gezerken Osmanlının ihtişamlı yükseliş devrinin eserlerine şahit oluyorsunuz. Tüm bunların yanında teşkilatı, eğitimi, kültür ve sanat hayatını da gözler önüne seriyor. Bizans devrinde Hipodrom, Osmanlı döneminde At Meydanı olarak bilinen dikili taşın bulunduğu Sultanahmet Meydanı’nı gezdik. İstanbul’un her bir yanına inci gibi saçılmış tarihi mekânları gezmek fazla zaman alacağı için boğaz turu yapıp İstanbul’un sembol eserlerini denizden seyretmek olmazsa olmazınızdır.
SON DURAĞIMIZ ANKARA
Gezimizin 6. gününde Ankara’ya ulaştık. İlk ziyaret ettiğimiz yer Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mezarının bulunduğu Anıtkabir oldu. Anıtkabir’de dünyanın birçok ülkesinden gelen turistler gördük. Anıtkabir’i gezerken her tarafta görevliler görmeniz mümkün. Aslanlı yolu ağır ağır geçip anıt mezara ulaştık. Yüksekliği 17 metre olan Anıtkabir’in tavanındaki desenler insanın gözüne alıyor. Anıtkabir’de evlilik teklifi eden bir gence rast geldik. Popülizmin eseri mi yoksa yozlaştığımızın resmi mi, anlam veremedik. Kalabalıkta sıraya girerek kabrinin başında Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’e saygı duruşunun ardından duamızı edip ayrıldık.
Gezi boyunca kaldığımız şehirlerin yöresel lezzetlerini tattık. Her yerde çok özel karşılandığımızı söylemeden geçemeyiz. Gittiğiniz her yerde bir Trabzonlu ya da Karadenizliyle karşılaşmanız pek mümkün.
İçişleri Bakanlığımızın desteğiyle gerçekleştirdiğimiz gezi programını, gezinin 7. gününde yine İçişleri Bakanlığımıza yaptığımız ziyaretle sonlandırdık. İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu ile bir araya geldiğimiz salonda Barış Pınarı Harekatı’na ilişkin verdiği sıcak bilgilerin yanı sıra kısa sohbet sonrasında Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanımız Ersen Küçük, Bakan Soylu’ya proje anısına plaket takdim etti. Ardından çok güzel bir şekilde uğurlanarak Trabzon’a doğru yola çıktık.
Kuruluştan Kurtuluşa koskoca bir tarihti yanı başımızdaki, bir ecdadın mirası, yadigarıydı bastığımız topraklar. O tarih kokan şehirler, ayakta kalmayı başarabilen yapılar… Şanslı bir neslin çocukları olarak bir kez daha misyonumuzun ağırlığını hissettik omuzlarımızda. Ancak daha fazlası büyük bir gururla ayrıldık her gittiğimiz şehirden…
HABER: RABİA MOLLAOĞLU
Yorum yazarak Günebakış Trabzon Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günebakış Trabzon Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günebakış Trabzon Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günebakış Trabzon Haber değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Günebakış Trabzon Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günebakış Trabzon Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günebakış Trabzon Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günebakış Trabzon Haber değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Pınar - çok güzel bir yazı. ecdadı hissettim. yalnız bu bir gezi yazısı neden haber diye adlandırılmış en altta.
Yazılan yorumlardan Günebakış Trabzon Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günebakış Trabzon Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günebakış Trabzon Haber değil haberi geçen ajanstır.