Eğitimde boşa giden zaman!

Eğitimde en büyük reform Atatürk zamanında yapılmıştır. Arap alfabesini bırakarak Latin harflerine geçilmiştir. Latin alfabesinin kolaylığı sayesinde...

Eğitimde en büyük reform Atatürk zamanında yapılmıştır. Arap alfabesini bırakarak Latin harflerine geçilmiştir. Latin alfabesinin kolaylığı sayesinde okuryazar sayısı süratle artmıştır. Ama Atatürk’ten sonra bu iş savsaklanmış, sadece eğitimin niceliği ile ilgilenilmiş, niteliği ele alınmamıştır. Çok partili siyasi hayata başladığımız 1950 yılından bu güne kadar gelmiş geçmiş iktidarlar sadece okul açmak, dershane sayısını artırmak, açılan kadrolara öğretmen atamakla yetinmişlerdir. Atanan öğretmenler, vekil öğretmen, muvakkat öğretmen, eğitmen, asker öğretmen, köy enstitüsü mezunu öğretmen, ön lisanssız öğretmen, öğretmen okulu mezunu öğretmen ve nihayet ön lisans ve lisansını tamamlamış öğretmen adları ile uzun sayılacak bir bir süre kadrolarda hizmet vermişlerdir. Ama çoğunluğu pedagojik formasyon almadıkları için eğitime ne ölçüde yararlı oldukları tartışılabilir. Ama “dostlar bizi iş başında görsün” misali okulların kapısını açık tuttuk. Bu yüzden de eğitimde “arpaboyu” ilerleme sağlayamadık.

Aradan geçen yaklaşık bir asırlık uzun bir zaman içinde eğitimde niteliği rafa kaldırdık. Gelen siyasi kadrolar işi fazla önemsememiş, alınan palyatif tedbirlerle geçiştirmişlerdir. Eğitim bakanlıklarına siyaseten seçilen ama branşı eğitimci olmayan bakanlar atanmıştır. Onlarda siyasi pencereden bakıp, yapabildikleri kadarını yapmışlardır. En kıymetli varlıklarını teslim eden velilerin beklentileri bir türlü karşılanamamıştır. Sadece okur-yazar yetiştirmeyi hedefleyip hayata adam yetiştirmeyi bir türlü başaramadık. Onun için de kumda yürür gibi bir adım ileri, iki adım geri gitmişiz. Batıdan matbaayı 700 yıl sonra alma açığını kapatamamışken, milli olabilecek bir sistemi de bir türlü getiremedik. Cumhurbaşkanlığı sistemi ile getirilen yönetim şekliyle bu konudaki umutlarımız yeşermeye başlamıştır .Yeni eğitim bakanımız sayın Ziya Selçuk bu konuda beğeni toplamış ,göz doldurmuştur .Umarız hayal kırıklığına uğramayız. Eğitimin içinden gelen, çekirdeğinden yetişen sayın bakanımızın konunun önemine vakıf olması bizleri hayli umutlandırmıştır. Eğitimde millilik şarttır. Bunun için milli bünyeye uygun bir sisteme geçiş için gerekli atılımlar yapılmalı ve toplumum her kesiminin iştiraki ile eğitim şurası toplanmalıdır. Artık bu sistem iflas etmiştir. Hayata insan yetiştiremiyor. İlköğretimden mezun olan bir gencin evindeki bozuk musluğun contasını değiştirebilecek, elektrik sigortasını onarabilecek, annesi evde yokken kahvaltı sofrasını hazırlayabilecek kız ve erkeklerin, iş aletlerini kullanabilecek becerilerini kazandırarak, onları hayata hazırlayabilecek bir sistem istiyoruz. Müfredatı çeşitlendirerek, kız ve erkeklere yemek pişirmeyi öğretebilen yemek pişirme dersi, üç tarafımız denizlerle çevrilidir. Baraj, göl, gölet ve akarsularımız mevcuttur. Ama okullarda yüzme dersi mecburi hale getirilmemiştir. Bu yaz sıcaktan bunalıp suya giren 400 den fazla insanımız boğulmuştur. Sadece bu bayram 200’den fazla insanımız trafik kazasında can vermiştir. Her gün kaybettiklerimiz teröre verdiklerimizden daha fazladır. Ama okullarımızda hala trafik dersi, yüzme dersi yok Temel becerileri öğretebilmek için iş atölyeleri yok. Bizzat başıma geldiği için örnek olarak nakledeceğim. Üniversite mezunu torunuma alet kutusundan penseyi getirmesini söyledim. Penseyi hayatta hiç eline almadığı için bana alet kutusunu getirdi. Penseyi tanımadığını söyledi .İşte eğitimde acı gerçekler bunlardır. Sayın bakan işin ortasında görev aldı. Elinde elbette sihirli değnek yok. Kadrosunu kurana kadar zamana ihtiyacı var. Fakat asıl endişemiz sistemi yenileyene kadar görevde olup olmayacağıdır. Zira geçmiş dönemlerde liyakate bakılmadan yapılan atamalarla kadrolar doldurulmuştur. Bunlara dokunduğunuz an siyaset devreye girer. Ama tek yol aklın yoludur. Umarız o tercih edilir. Sayın Bakan’ımızdan toplumun acilen beklentisi öğretmenleri sendikaların zulmünden kurtarılmasıdır Çünkü öğretmen ve idarecilerin tayinleri onların elindedir. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir uygulama yok. Sendikaların işi tayin değil, öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesi için gayret göstermektir.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Ahmet Aksoy - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Günebakış Trabzon Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günebakış Trabzon Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günebakış Trabzon Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günebakış Trabzon Haber değil haberi geçen ajanstır.



Anket Trabzonspor bu sezon ligi kaçıncı sırada bitirir?
Tüm anketler